HABERLER
5 Nisan Avukatlar Günü

5-nisan-avukatlar-gunu 5 Nisan Avukatlar Günü Kutlu Olsun

Bir mektup.

5 Nisan Avukatlar Günü ilan edilmiş bu ülkede. Atatürk 5 Nisan 1923 günü Ankara Barosunu açmış ve adaleti Türk avukatlarına emanet etmiştir. O büyük öngörüsüyle.

İnsanlar hukuk düzeni içinde ancak bir arada yaşayabilirler. Hukuk tarihine baktığımızda bu düzenin insanlık tarihinin en önemli sorunlarından olduğu, bu düzen sarf edilen çabalarla oluşmuştur. Tarihte uygarlıklar ancak hukuk düzeni kurulduktan sonra başlar, hukuk düzenlerini kuramamış veya geç kurmuş toplumlar uygarlığa varamamış veya geç varmışlardır. Hukuk Fakültesi birinci sınıfında biz öğrencilere Roma Hukuku ve Hukuk Felsefesi dersleri ile hukuka bakış, hukuk formasyonunun temeli atılmıştır.

Hukuki düşünce ve mantık dünyası Roma Hukuku ile temellendirilmiştir. Tıpkı Yunan felsefesi fikirlerinin bugüne ait fikirleri yaşattığı gibi. Eğer 2000 yıl evvelki bir düşünce doğruluğunu kaybetmemişse o bugünün de bir düşüncesidir ve Roma Hukuku’nun vardığı sonuçlar tıpkı Yunan Felsefesi görüşleri gibi değişen çağlar içinde, doğru kalan sonuçlar olmuştur.

Türkiye’nin de kabullendiği günümüz Avrupa Hukuku'nun temelini Roma Hukuku oluşturmuştur. Demokratik hukuk devletinde, gerçekten hukukun üstünlüğünü, hukuk devletinde istenmekte ise haklar ciddiye alınmalıdır. Hakların ciddiye alınması, hukuktan ayrılması mümkün olmayan ahlaksal değerlerin göz önünde bulundurulması, etik boyutun hedeflenmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, genel hukuktan ayrılması mümkün olmayan ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin konumuna benzer. Ekonomi ve sosyoloji hukukun dayandığı zemin, hedefi ise etik bir değer olan adaletin gerçekleştirilmesidir. Bunlar asırlar boyunca üstünde çalışılan üretilen düşüncelerdir, değerlerdir. Önemli olan üretilen bu düşüncelerin halka ulaşması, kanun koyucuyu yönlendirmesi, hukuku uygulayanların olmazsa olmaz değerleridir.

Birçok siyasal, sosyal ve hukuka ilişkin sorunun çözümü sosyolojiye, tarihe, kitle psikolojisine önem vermekle, felsefi boyuta ulaşmakla mümkün olmalıdır. Asırlar boyunca insanların doğuştan kazandığı hak ve özgürlüklerin önemi vurgulanmış, mücadelesi verilmiştir.

Devletin en önemli işlev ve görevinden biri de bu hak ve özgürlüklerin derlenip, toparlanıp, hukuk haline getirerek uygulamaya konulması, korunması ve anayasalarla teminat altına alınmasıdır. Hukukçu sadece hukuk normlarını değil, etik değerleri de uygulamak durumunda olduğu gibi o kuralların yanında önceden mevcut olan evrensel hukuk kurallarının ve doğal hukukun varlığının da bilgileriyle donanım halinde olmalıdır. Yorumda sanat, felsefe, tarih, sosyoloji, kitle psikolojisinin önemini kavrayamayan hukukçu dar kalıplar içinde kalır. Salt kültür yapısı, ona tutucu ve ürkek bir kimlik verir. Temel ilkelerin bilincine ulaşmada felsefe, tarih, sosyoloji kadar sanat, edebiyat, tiyatro, sinema alışkanlıkları gibi hususlar da önemli etmenlerdir.

Hukuku siyasetten soyutlamak olanaksızdır. Sosyal olay ve olguların verilerinden hareket ederek hukuk yaratma ve de uygulama süreçlerinde siyasal tercihler, dünya görüşü, ideolojiler etkili olmaktadırlar. Önemli olan siyasal tercihlerin kör fanatik tutumlardan, ezberlerden, koşullanmaların bağnazlığından hukukun mümkün olduğu kadar uzak tutulabilmesidir. Burada da işin içine etik değer boyutu girmektedir. Hukuk yaratan siyasilerin ve onların tercihlerini denetleyen, uygulayan hukuk insanlarının ana ölçütünün insan hakları, insanın doğası ve evrensel ahlak ilkeleri olması çok önemlidir.

Ahlak, etik değer bilinci her insanın ruhunda, vicdanında yer alır. Çağlar boyunca insanoğlu daha adil, daha ahlaklı bir hukuk düzenini aramıştır. Önemli olan manevi haz, manevi tatmindir. Kaynağı insan ruhunda olan etik kaygı, ister istemez bireysel sorumluluk bilincini de tetikler. Devletin böyle bir arzusu olamaz. Onun kaygısı, genelde ne pahasına olursa olsun düzeni sürdürmektir.

Oysa ortaklığa dayalı demokrasi anlayışında biçimden önce adalet, etik değerler gelmektedir. Eğer ‘aykırı’ vatandaşların da tüm hak ve özgürlükleri güvence altına alınmışsa orada adalet ve gerçek demokrasiden söz edilebilir. Böyle bir demokratik anayasa popülizmden uzak, kim olursa olsun, hangi ‘aykırı’ konumda bulunursa bulunsun her vatandaşı korur.

Bu tür bir yaklaşım koruyucu nitelikli, herkese eşit şans tanıyan sosyal devlet anlayışıyla da uyum içindedir.

Sadece bir hatırlatma idi bu toparladığım görüş, bilgiler ve değerler. Koruma, taşıma biz hukukçulara çok önemli bir yükümlülük getirmekte var olduğumuz sürece.

5 Nisan Dünya Avukatlar Günümüz Kutlu Olsun.

Avukat Nur Gerçel

Türkiye Çağdaş yaşamı Destekleme Vakfı Başkanı


05.04.2021